“Devlet halinde teşkilatlanmış bir insan toplumu Anayasasında, adalet kuvvetinin bağımsızlığının önemini açıklamaya gerek yoktur. Milletlerin yargı hakkı bağımsızlığının birinci şartıdır. Adalet kuvveti bağımsız olmayan bir milletin devlet olarak varlığı kabul edilemez. 1920”
“Hükümet, memlekette kanunu egemen kılmak ve adaleti iyi dağıtmakla yükümlüdür. Bu nedenle adalet işi çok önemlidir… Adli siyasetimizde izlenecek amaç, öncelikle halkı yormaksızın süratle, isabetle, emniyetle adaleti dağıtmaktır. İkinci olarak toplumumuzun bütün dünya ile teması normal ve zorunludur. Bunun için adalet seviyemizi bütün medeni toplumların adalet seviyesi derecesinde bulundurmak zorunluluğundayız.
Bu hususları tatmin için mevcut kanun ve usullerimizi bu görüşle iyileştirmekte, canlandırmak ve yenilemekteyiz ve buna devam edeceğiz. 1922”
“Mücadelelerimizin amaçladığı tam bağımsızlık kavramının adli bağımsızlığımızı da kapsaması doğaldır. Bu nedenle; her bağımsız devletin vazgeçilmez bir hakkı olan adaletin dağıtımı vazifesine kimseyi karıştıramayız. 1922”
“Adli siyasetimizin temel esası, zamanın değişmesi ile hükümlerin de değişmesi gerekeceğinin inkâr edilemez olduğu kuralıdır. 1922”
“İnsanlar huzur ile vicdan hürriyeti ile çalışmak ihtiyacındadır… Bu ise Efendiler, sosyal toplumu idare eden devlet ve hükümette adaletin mutlak egemen olmasıyla mümkündür… Hükümet için esas olan kurallardan biri adalettir demiştim. Bunu gerçekleştirecek yargı organlarıdır. Bir memlekette adalet mevcut olmazsa, o memlekette anarşiden başka bir şey yoktur. Orada hükümet yoktur, orada hiçbir şey yoktur. Adalet kanunlarla dağıtılır. O halde bu memlekette adaletin emniyetle ve süratle dağıtılıp dağıtılmamakta olduğunu anlamak için bir defa var olan kanunlara, hukuk kitaplarına bakmak lazımdır. Diğer taraftan da bunun memleket içindeki uygulamasına ve sonuçlarına bakmak lazımdır…
Kanunlarımızı inceleyelim ve bunların dayanak noktalarını öncelikle memleketimizin durumuyla, şartlarıyla ve milletimizin gerçek sosyal ve vicdani ihtiyaçlarıyla ve fakat aynı zamanda gelişen dünya ile ilişkilerin meydana getirdiği zorunlulukları da göz önüne alarak düzeltmek, yararlı hale getirmek ve canlandırmak lazımdır.
Efendiler, biz Türkiye halkını insanlık dünyasından ayırarak kendi başımıza yaşayamayız. Bütün dünya ile bütün insanlıkla beraber yaşarız ve yürürüz! Ve hiç olmazsa onlarla bir hizada yürümeye mecburuz.
Buna göre her hususta olduğu gibi özellikle yargıda da zamanın gereklerini daima göz önünde tutmak ve yeni yapacağımız bütün şeyleri ona göre yapmak zorundayız. 1923”
“Adliyenin yeniden düzenleme ve teşkilatlanmasına verdiğimiz önemi, nasıl ifade etsek azdır… Önemli olan nokta; adliye anlayışımızı, adli kanunlarımızı, adli teşkilatımızı, bizi şimdiye kadar şuurlu şuursuz etki altında bulunduran, çağın gereklerine uymayan bağlardan bir an önce kurtarmaktır.
Millet, her gelişmiş memlekette olan adli ilerlemenin memleketin ihtiyaçlarına uygun olan esaslarını istiyor. Millet, süratli ve kesin adaleti sağlayan medeni usulleri istiyor. Milletin arzu ve ihtiyacına bağlı olarak adliyemizde her (türlü) etkilerden cesaretle silkinmek ve hızla ilerlemeye atılmakta asla tereddüt etmemek lazımdır.
Medeni hukukta, aile hukukunda takip edeceğimiz yol ancak medeniyet yolu olacaktır. Hukukta işleri oluruna bırakmak ve hurafelere bağlılık; milletlerin uyanmalarını engelleyen en ağır bir kâbustur. Türk milleti, üzerinde kâbusu bulundurmaz. 1924”
“Adalet bir devletin esası olduğuna göre; mahkemelerin söz ile değil, gerçekten tarafsızlığını sağlamak her işin başında gelmelidir. Hak sahiplerine zorluk çıkarmak, resmi dairelerde işlerini takip eden kimseleri bugün git, yarın gel diye birtakım zorluklara uğratmak, hükümet otoritesi maskesi altında halkı ezercesine davranmak, uygun olmayan işlemelere kalkışmak gibi durumlar kesinlikle önlenmelidir. 1930”
“Biz yurt emniyeti içinde kişilerin emniyetini de layık olduğu derecede göz önünde tutarız. Bu emniyet, Türkiye Cumhuriyeti kanunlarının, Türk hâkimlerinin garantisi altında, en ileri şekilde mevcuttur… Adalet örgütümüzün ve kanunlarımızın, daima bu yönden incelemelerle, Türkiye’nin dinamik hayatına, tam uygunlukları sağlanmalıdır… Güvenlik ve adalet işleri ile ilgili usullerde ve kanunlarda, kolaylık, çabukluk, açıklık ve kesinlik esas olmalıdır. 1937”